"XOXO The Mag'e nasıl ulaşırız, dergiyi nereden buluruz?"
soruları arttıkça biz de
cevaplarımızı artırmaya karar verdik.
Bugüne kadar dağıtım noktalarından
eriştiğiniz XOXO The Mag, satışa özel
kapağıyla, artık aynı zamanda seçkin
satış noktalarında ve online satışta.
Bu adı hiç duymamış olamazsınız. Ya da en azından bir Fatih Sultan Mehmed tartışması içerisinde bulundunuz, kendisini alıntılamak istediniz ve fakat adı aklınıza gelmedi.
Salto’daki şairi anımsar gibi hissedenler sakin bir alkışı hak etmeli. Ne de olsa Cem’i birçok kişiden önce keşfettiler.
Onu Troas’taki Astyanax olarak tanıyanlar şanslı. Kanlı sahnenin üzerinde döne döne soyunurken izleme şansına eriştiler. Hatta daha da şanslılarsa, bir kereliğine mahsus o kanların içine düştüğünü de gördüler...
Kalp’teki Felix olarak hatırlayanlar epey iyi hafızaya sahipler. Çünkü kendisi sahnede kısacık saçları, henüz terlemiş bıyıkları ve kollarını ekseriyetle çekiştirdiği kazağıyla arz-ı endam eylemekteydi –ki hala eyliyor, ama bu sefer farklı bir imajla-.
Evlat’taki Nicolas olarak hatırlanması imkan dahilinde olmasa da sorun değil; bu sezonun yeni oyunlarından Evlat halen sahnede. Ve Cem’in ta kendisi, İbrahim Çiçek kurgusunda, Onur Saylak’ın oğlu olarak izlenebilmekte.
Cem’le ilgili infografik bilgiler vermek için bunları kaleme almıyoruz. En az sizin kadar, biz de aynı soruyu sorar haldeyiz; "Rise of Empires: Ottoman olmasaydı, Cem’i kaçımız tanıyacaktık?"
Alışılmışın dışında bir biçimde, hislerin insanı yanıltmayacağını düşünmek gerek. Onu er ya da geç, sahnede ya da kamera önünde bir yerlerde görecektik. Çünkü kendisi en basit tabiriyle iyi bir oyuncu. Kendi özgün deyimiyle:
Duygularını çok kapatıyor, iyi bir oyuncu olabilir ama daha çok vakti var, daha çok çalışması lazım.
Sesinin farkında, biraz kırması gerekiyor.
Kolay yerlere kaçıyor, hep güvenli alanlarda takılıyor ama yapması gereken şey, bütün hayatının gerçeklerini kırmak.
Ve o zaman özgür bir oyuncu olabilir.
Bunları aklını kendiyle bozmuş bir oyuncunun ağzından duymuyorsunuz tabii ki, işin haylazlığını biz üstleniyoruz ve onu kendi ağzından kendini eleştirmeye davet ediyoruz.
Zannettiğiniz gibi İngiltere’lerde doğup büyümemiş, TOEFL’a girmişliği dahi yok. Ama ekranda sesini duyar duymaz ilk merak ettiğiniz şey aksanı oldu. Biz açıklamış olalım.
Yukarıya bıraktığımız teaser, ona dair sadece birkaç öngörü sahibi olmanıza yetecek seviyede kurgulandı. Daha fazlası için hemen aşağıya, XOXO TV'ye doğru inebilirsiniz.
Devam edelim...
Bir oyuncu için milisaniye içerisinde avantaja ve/veya dezavantaja dönüşebilecek, imza kıvırcık saçlar ve boy gibi fiziksel özelliklerini ağırlıklı olarak olumlu seviyede kullanabiliyor. Dedik ya, Kalp’te başka biriydi, Rise of Empires: Ottoman’da başka biri, bizim karşımızda otururken, takım elbisesinin içinden sorularımızı yanıtlarken ve saçında bir tutam katkı maddesi varken de başka biri.
Ama o en çok, vedalaşırken parkasının cebindeki Tanrılar Okulu kitabını eliyle tutarak yürüyen, içten bir "Hoşçakal." tuttururken ve ‘Az önce katıldığım şov programında Tarkan şarkısı mı söyledim ben?’ bakışını yüzünden silemezken kendisi.
Epeyce kalabalık bir kesim, kendisinden bir şeyler beklemeye şimdiden başladı bile. Biz sadece bu iletişimin aracı oluyoruz. Eh, bir de seviyoruz kendisini, niye tanışmayalım?
Blu TV'de yayında olan Podacto Stüdyo multidisipliner bir yaklaşımla "ses'i görselleştiriyor." Yeni pencereler açan projeyi Nisan Ceren Özerten ve Mihran Tomasyan ile konuştuk.