Olimpos Sergileri'nin Portre serisine iki eseriyle katılan Metin Çelik'le, kaos ve kozmoz üzerine derin bir sohbet ettik. Röportaj aşağıda.
Olimpos Sergileri’nin ilk bölümüne nasıl bir işle katılıyorsun?
Ölçüsü 20x20 cm olan, şuana kadar çalıştığım en küçük ebatlı bir işle katılıyorum. Bu bir otoportre çalışması. Tuval ve boyayla kurduğum ilişki üzerinden benim bu yaşama sıkı sıkıya tutunmamı sağlayan sanat mefhumunu açığa çıkaran özel bir çalışma... Ve bunun yanında kara kalem tekniğiyle kağıt üzerine çalıştığım ‘Kaos-Kozmos’ adlı eserim yer alıyor. Her ikisi de yaşam ve ölüm kavramları üzerinden birbirine temas ediyor.
Kaos ve kozmos sözcükleri arasında nasıl bir ilişki var?
Bu iki kavram evrendeki tüm varoluşun yegane kaynağı... Yaşam denen sonsuz döngü içinde düzen (kozmos) ve düzensizlik (kaos) bir ‘tanrı’ öğesi olarak karşımızda duruyor. Her ikisi de birbirini var edip sonra yok eden ve tekrar inşa edip oluşturan, yaratan bir tanrı gibi...
Taner Ceylan’ın kürasyonu, bu 10 işi hangi cümlelerle buluşturuyor?
Tabi ki ana kavram ‘portre’ olarak karşımıza çıkıyor. Fakat Taner’in sanat tarihi ile kurduğu muazzam bir ilişki var. Her sanatçı gibi oradan çok besleniyor. Bunu eserlerinde gördüğümüz gibi şimdi bu sergide de görmekteyiz. Merceğine aldığı sanatçıların portre teması üzerinden oluşturduğu bu resimler, benlik kavramını sanat tarihsel bağlamda buluşturuyor.
Sen bu sürece nasıl dahil oldun?
2017 yılında ‘Kaos-Kozmos’ sergimle başlayan tanışıklığımız, atölye ziyaretleriyle devam etti. Bir çok konuda fikrini alıp danıştığım bir dostluğa dönüştü. Olimpos sergi süreci de bununla birlikte ilerledi. Taner üretim süreçlerinde her sanatçıyla ayrı ayrı ilgilendi.
Sadık Paşa Konağı bu seriyi nasıl sahipleniyor?
Tek kelime izah edebilir: Dostça.
Seriyi bir araya getiren portre temasından yola çıkarak, portre sözcüğü sana görsel olarak nasıl bir illüzyonu çağrıştırıyor?
Sanırım solucan deliğini çağrıştırıyor. İçine daldığınızda başka bir evrene ve zamana çıkıyor olduğunuz bir dehliz...
Kendi ilham kaynakların ve fikir dünyanda ne gibi sorunlar ve sorular üzerine düşünüyorsun? Ya da çıkış noktan illa bir dertten mi beslenmeli?
İbn-i Haldun’un "Coğrafya kaderdir," sözü her zaman kulağıma küpedir. Buradan doğru bir okumayla varoluşumuzun belirleyici etkisi olan topografik unsurlar, eserlerimizin de pratik ve kavramsal temelini oluşturur. Neyi nasıl düşünüyorsam bunu içinde olduğum çembere bağlıyorum. Örneğin bir Türk olarak ‘zaman’ kavramını bir Norveçli gibi düşünemiyorum. Bu sanatsal olarak da böyle. O vakit bunların hepsi bir ‘dert’! İnsan olma üzerine çokça içine daldığım sorunlardan biri.
Özellikle bu portre temalı seri için, başka bir sanatçıyla iş birliği yapacak olsan, bu kim olsun isterdin?
İstanbul’a üniversite kazanıp geldiğimde ilk işim, resim heykel müzesine gidip (diğer hiçbir resme bakmadan) Hüseyin Avni Lifij’in kendi portresini yaptığı resmi görmek olmuştu. Elinde şarabı omzunda yırtık bir çorapla buğulu baktığı bu resim benim en sevdiğim resimdir. O yüzden başka bir ressamla çalışacak olsaydım bu H. Avni Lifij’den başkası olmazdı.
BUNLARI DA OKUYUN
Olimpos Sergileri röportaj serimize Güneş ve resimleriyle devam ediyoruz.
Olimpos Sergileri röportajlarımıza Hakan Çınar ve heykeliyle devam ediyoruz.
Olimpos Sergileri'nde otoportresiyle yer alan Şeyma Barut'la ilham kaynakları üzerine sohbet ettik.
KATEGORİ
SANAT
YAZAR
HANDE ÖÇALAN
TARİH
28 MART 2019
ETİKETLER