İsviçre saatçiliği denince aklımıza yüzyıllardır faaliyet gösteren köklü markalar geliyor. Ve bir de Michel Parmigiani. Söz konusu kadim geleneği bir jenerasyonda biriktiren ve İsviçre saatçiliğinin hazinesini modern pratiklerle birleştirmeyi başarmış bir markanın kurucusuyla konuşuyoruz. Kendisi bize, Parmigiani Fleurier’yi ve beş yüz yıllık sanatın ruhunu anlatıyor.
Röportaj: Ali Tünay – Some Men Yaz 2019
Fotoğraf: Sven de Almeida
Sevgili Parmigiani, bize günlük rutininizden bahsedebilir misiniz?
Atölyeleri gezerek öneriler sunuyorum, onlara tavsiye veriyorum ve devam eden projelerdeki gelişmelere bakıyorum. Aynı zamanda konuları ekibimizle istişare ediyorum. Bir saat ustasının gelişimi ve projelerin gerçekleştirilmesi bu şekilde oluyor. İşin fizibilite aşaması benim için çok önemli. Yıllar içinde edindiğim tecrübemi bu süreçlerin tamamına borçluyum. Öğreniyorum, keşfediyorum ve bunları kafamdakilerle bağdaştırıyorum. Aslına bakarsanız doğa, bir saat ustası için çok önemli kaynak. Zira doğadaki her güzelliği, matematik ve onunla orantısal ilişkilerle açıklayabilirsiniz...
Sürekli olarak geleneksel saat ustalığının sanatına olan inancınızı ön plana taşıyorsunuz. Bu sanatın özünde ne var?
Nadir bulunan ve çok değerli bilgilere sahip zanaatkarlarla çalışıyoruz. Böylece Parmigiani Fleurier onların sanatını koruyor ve canlı tutuyor.
Bu, markamızın en büyük gurur kaynaklarında biri. Ayrıca, vizyonumuz ve yaratıcı projelerimizle, tarihsel boyutu olan bu usta işçiliğini geliştirmeye ve canlandırmaya çalışıyoruz. Gerçekten orijinal bir obje üretmek istiyorsanız, bu ustalığa sahip olmanız çok önemli. Söz konusu zanaat, bir saatin katma değeri ve ürünün tekilliğinin sembolü. Küçükken babamın bana söylediği bir söz vardı, “Eğer bakmayı öğrenirsen, sanat sana kendini gösterecektir.” Parmigiani Fleurier’deki sanatımızın kaynağı da bu çeşit bir ustalık.
Quartz Krizi’nin kahramanlarından birisiniz. Mekanik saatçiliğin Fleurier bölgesinde canlanmasında önemli bir rolünüz oldu. Dolayısıyla Fleurier kasabasıyla özel bir ilişkiniz var. O dönemi anlatabilir misiniz?
Quartz Krizi, İsviçre’de 90 bin kişiyi ve koca bir endüstriyi belirsizlik içinde bıraktı. Hatta saat yapımı Val de Travers’de tamamen durdu. Böylesine depresif bir ortamda, kendimi dışlanmış hissettim ve 1976 yılında, Fleurier’nin hemen yan kasabasında, Couvet’de kendi atölyemi açtım. Orada, tamamen klasik saat yapımına ve restorasyonuna odaklandım. Geleneksel saatçiliğin öylece yok olup gideceğine ihtimal vermek istememiştim.
Parmigiani Fleurier’nin kurulduğu yıl olan 1996’ya gidelim...
Gençlik yıllarımdan beri kendi markamı yaratma hayalim vardı. Kariyerimin başında klasik saatlerin restorasyonuyla uğraşıyordum. Geçmişten günümüze harika tabir edilen kişi ve kurumlarla çalıştım. Pek çok üst seviye markanın kol ve cep saatlerini tamir ettim. Ancak kendi yaratıcılığımı ortaya koyamadığım için biraz rahatsız oluyordum. Kendimi yeni ürünlerle ifade etmek istedim. Aynı zamanda, geleneksel saat yapımı mirasının öğrettiği üzere, için ve dışın uyumunu da paylaşmak istedim. 1976 yılında, artık bağımsızdım. Sandoz Aile Vakfı ve Pierre Landolt’la sahip olduğu kuvvetli bağların da sayesinde Parmigiani Fleurier markası 1996 yılında yaratıldı. Şirketi kurarken merkeze insan emeğini koyduk. Robotlaşma söz konusu değildi. Sınırlı sayıda yaptığımız üretimle markayı ve sahip olduğu değeri yüksek bir konuma yerleştirdik.
Saat restorasyonu, tasarım anlayışınızı nasıl etkiledi?
Saat restore etmek çok ender bulunan bir keyif. Bir saati zamanın ve insanın tahribatından kurtarmak, hayatın içindeki spesifik ve hafızamız için elzem bir anın gerçekliğini geri getirmekle eşit değerde. Bugünlerde saat endüstrisi, eski saat restore etme sanatına çok nadir başvuruyor. Halbuki bu sanatın sırlarına hakim olmak, endüstrinin içinde olup bitenler için önemli bir değer haline gelmeye başladı. Parmigiani Fleurier içinse saat restorasyonu her zaman markanın ruhu olmuştur. Atalarımız tarafından üretilen sıra dışı saatlerin, birer bilgi ve deneyim hazinesi olduğuna inanıyorum. Bir yandan bize iyi el işçiliğinin önemini öğretiyorlar, diğer yandan günümüz saatleri için hiç bitmeyecek birer ilham kaynağı temsil ediyorlar. Parmigiani Fleurier bünyesi içinde yaptığımız restorasyon çalışmaları, geçmişin mükemmeliyetçiliğiyle geleceğin saatini yapmaya dair arayışların bir diyaloğu.
Michel Parmigiani’yle sohbetimizin devamı Some Men’in Yaz 2019 sayısında. Üye olmak için buraya tıklayabilirsiniz.
BUNLARI DA OKUYUN
Some Men'in 10. sayısı yayında. Ve kapak konuğumuz: Sevgili Mehmet Günsür.
Bir İstanbul klasiği olan Zuhal Müzik'in 3. jenerasyon temsilcisiyle tanışın. Umur'la, Some Men'in 10. sayısında müzikten ve müzikten konuşuyoruz.
Maestro’dan sizin için güçlü tüyolar alıyoruz.
KATEGORİ
TASARIM
TARİH
19 AĞUSTOS 2019
ETİKETLER