Nispetiye’nin hemen girişinde Adana Yüzevler’e girersiniz.
Hava soğuktur, sokak boştur falan filan.
Koskoca salonda kendinizi hemen ocakbaşına atarsınız.
Fikret oradadır.
Ve hep oradadır Fikret.
Sizi görür, yüzünde muzip bir gülümseme (ama oldukça mütevazı), rahatça yerleşip siparişinizi vermenizi bekler.
Mezeler, ara sıcaklar falan fasa fiso, bir an önce ete geçmek istersiniz.
Hatta öyle ki önden gelenleri hızlı hızlı bitirir, yılbaşında ağaç önünde hediye bekler gibi Fikret’in servisini beklersiniz.
Önce şişleri şöyle bir çevirir, ciğer ya da çöp şiş, sonra minik bohça yaptığı lavaşı size uzatır.
Tarladan tabağa gibi, ustadan mideye.
Sıcacık, direkt.
Akabinde ikinci parti gelir.
İstanbul sınırları içinde yiyebileceğiniz en iyi tavuk kanatları sunar Fiko.
Nitekim daha sonralardan açacağı Fiko Ocakbaşı’nda da bu kanatlar adını ondan alır: Fiko Kanat.
Şimdi Fiko’nun neden ocakbaşına sahip olduğunu az çok anlamışsınızdır.
O, işini sosyal ya da ekonomik piyasadan daha çok seven bir adam.
Yeni yeriyse Yeniköy’de, öncelerden La Vie en Rose ya da Avlu olarak bilinen Köybaşı Caddesi, numara 80/A’da.
Burası geçtiğimiz senelerde duymaya çok alıştığımız yeni nesil meyhanenin, yeni nesil ocakbaşı versiyonu .
İçerisi bilinen ocakbaşı restoranlarına göre çok daha modern, siyah seramikler, altın harfli ışıklı panolar, uzayüssüne benzeyen ocakbaşı kurumulu vesaire...
Fikret’se yine ocakbaşında.
Ve bu sefer kardeşi de salonda, Uğur Aydoğdu.
Menüden hızlıca geçmek gerekise Fiko Kanat, Fiko Kebap ve Fiko Şiş (Adana’da yağlı karalı olarak da geçer) şart.
Zaten adında Fikret geçiyorsa bilin ki o tarifin üzerine bolca çalışılmış, öyle o adı almıştır.
Ara sıcaklardansa yine Fiko Lahmacun ön planda. Bu lahmacun Adana kıymasından yapılıyor, harika bir lezzet dengesi var eti, sosu altın oranda, hamuruysa odun fırınından çıkıyor ve haliyle çıtırında geliyor.
Çoban salata, cacık, közde soğan gibi ara sıcaklar bir iz bırakmasa da, pek tabii lezzetli.
Kokoreçse sürprizli bir şekilde kaburgadan yapılıyor, zaten bize göre denizden kaburgamız çıksa lezzetli oluyor, o nedenle kokoreçin bu yorumu da damakta enteresan biz iz bırakıyor.
Servise geçelim.
Garson sistemi oturmuş, tüm çalışanlar menüye hakim. Ne sorarsanız cevabı alınıyor, öyle “Ben bir içeriye sorup geleyim.”ler yok. İnsanlar da güler yüzlü, zaten girer girmez sanki Papermoon’a girmiş gibi şık bir host ya da hostes karşılıyor sizi, yerinize geçene kadar eşlik ediyor.
Fiyatlara gelecek olursak, evet pahalı. Ancak Türkiye pahalı, kiralar pahalı, etler pahalı, kaliteli mal pahalı.
Biz size diyelim ki üç tane kötü ocakbaşına gideceğinize bir tane adam gibisine gidin, yani Fiko’ya. Öğlen ya da içkisiz giderseniz 120-150, akşam kalabalık grup ya da içkili giderseniz 250-300.
Öyle ya da böyle, zaten her gün gidin demiyoruz, ancak bir ocakbaşı aranıyorsa, aradığınız ocakbaşı bulundu diyebiliriz.
BUNLARI DA OKUYUN
Burada çatal bıçak yok, öyle biline.
'Gıt, gıt, gıdak, kanatlar sıcak.' demek mümkün.
Sizin değil, onun zevkine göre.
KATEGORİ
GASTRONOMİ
TARİH
07 ARALIK 2019
ETİKETLER