Kim olduğunu bilin ya da bilmeyin, istisnasız onu neredeyse her yerde görüyorsunuz. Yakın zamanda algılarınız ona karşı daha da açılacak çünkü yer aldığı lmler vizyona birer birer giriş yapmaya başladı. Cemre, yolun başında gibi hissetse de aslında şansı onu yolun çok güzel bir durağına doğru konumlandırdı bile. Sadece şans değil ve sadece sözcüğünü bu tip hassas durumlarda oldukça itinalı kullanmak gerek. Cemre öyle düşünüyor…
Röportaj: Münevver Ateş
Fotoğraflar: Laura Marie Cieplik
Sanat Yönetmeni: Kaduri Elyashar
Moda Editörü: Camille Joséphine Teisseire
Fotoğraf Asistanı: Martin Paris
Moda Editörü Asistanı: Céline Gaulhiac
Saç: Rudy Marmet, Call My Agent
Makyaj: Lamia Bernad, Open Space
Çekim yeri: Paris
MÜNEVVER ATEŞ: Cemre, gerçekleşen ilk hayalini hatırlıyor musun?
CEMRE EBÜZZİYA: Dokuz yaşımdan beri trapez çeşitlerine çok meraklıydım. Boşlukta uçmak ve sallanmak hissi beni çok özgürleştiriyordu. En büyük hayalim uçan trapezdeki o taklayı atabilmekti, havada bir salto... İlk izlediğimde hem etkilenmiştim hem de yapabileceğimi düşünmüştüm. Ama hiç de göründüğü gibi değilmiş, hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değil zaten... Yaşıma rağmen inat ettim; gençlere özel, çok sıkı bir sirk okuluna sahip bir yaz kampı buldum. İki koca yazımı orada geçirdim. Ellerim kolay nasırlanmadığı için her takla hazırlığında çatlar ve kanardı ama yine çıkar yine denerdim. Kanamaya ve acımaya devam ederdi, iki elimde de büyük delikler ve yaralar oluşmaya başlamıştı, bu uğurda kafamı bile yardım... Ve sonunda o taklayı attım. Başardıktan hemen sonraki hissimi hiç unutmayacağım. Derinden gelenbir sevginin, isteğin çalıştıktan sonraki başarısı; gülerek ve ağlayarak, rahatlamış ama çok gururlu. Hocam benimle çok gurur duyduğu için, o senenin şovundaki salto performansını emeğim karşılığında bana teklif etti ve gururla herkesin önünde taklamı tekrar attım. Bu küçük anekdotu anlatmak istedim çünkü bu anı, hayata bakış açımı da anlatıyor. Kalpten istediğini elde etmek için çabalamak, hayal etmek, düşlemek ve en önemlisi çalışmak gerektiğine inanıyorum. Bazen süreç sancılı ve kanlı olabiliyor ama eğer doğru yolda ve doğru yolculuktaysanız, istediğinizi bir gün muhakkak elde edersiniz, o özgürlük ve gurur hissini yaşarsınız. Oyunculukta da bazen karakterlerle yaşadığınız süreçler ağır, travmatik, aydınlatıcı, zor ve mecazi anlamda ellerinizi kanatabilir ama karşılığında elde ettiğiniz hissin katarsisi paha biçilmez...
MA: Seni 2016’nın Şubat aylarında, XOXO sayfalarında konuk ettik; Some Women of Early Success ekibindeki isimlerden biriydin. O zaman erken kokladığımız başarın için şimdilerde neler söyleyebilirsin?
CE: Kendimi başarılı bulma konusunda biraz zorlanıyorum, hep daha iyisini yapmak istiyorum. Ama çok şanslı bir sene geçirdiğimi söyleyebilirim. Birkaç ay önce Idris Elba’nın bir söyleşisini izledim, beni çok etkiledi. Başarı ve ünlü olmak hakkında sorulan soruya çok hoş bir cevabı vardı. İşinin oyunculuk olduğunu ve ilk günden beri çalıştığını anlattı. “Önemli olan kafanı eğip çalışmak, nereye varırsan var çalışmaya devam etmek.” Benimsediğim bakış açısı, başarı ve parıltıya inanıp kendini bunlara kaptırmamak gerektiği, kalıcı olanın sadece işin kendisi olduğu yönünde. Performansınız ne kadar samimi olursa, o kadar başarılı olursunuz. Başarının şaşaasına kapılmak yerine çıkardığım iyi işin ve emeğin gururuyla parlamak, hep de boynumu eğerek çalışmak niyetindeyim.
MA: Kendini yolun hala çok başında mı hissediyorsun?
CE: Hem de nasıl... Dört yıl konservatuarda okudum, mezuniyetimden bu yana sekiz yıl geçti, yedi uzun metraj deneyimim var ama daha yolun çok başındayım. Oynadıkça gelişiyorum ve geliştikçe de oyunculuğu yeni yeni kavramaya başladığımı hissediyorum. Umarım
hep böyle hissederim ve çalışmaya devam ederim. Bu iş benim için bitmeyen bir keşif ve uzun bir yolculuk olsun istiyorum. Erken pişmek yerine uzun uzun, yavaş yavaş pişmek, sorgulamaya da hep devam etmek istiyorum.
MA: Döneminin insanlarına göre farklı bir duruşun var. Ve bunun için de özel olarak hiçbir şey yapmıyorsun.
CE: Güzel iltifatınız için teşekkür ederim. Açıkçası dışarıdan gördüklerinizi ben içeriden hissedemiyorum... Farklı olmak gibi bir derdim yok. Sadece şanslı bir yolculuğum ve sektörde çok değerli insanlarla çalışma imkanım oldu. Meraklı olduğum için hep daha iyisi veya daha hakikatlisi var mı diye sorguluyorum. Sorguladığım ve peşinde olduğum yolculuğun kendisi farklı görünüyordur belki... Her şey içeriden bana çok doğal geliyor, tüm bunlar beni ben yapan şeyler.
MA: Yeni Türkiye Sineması seni çoktan kabul etti. Ama sende sanki yurt dışında belirli bir kariyer düzeni oturttuğunda buraya dönmeyecekmişsin gibi bir enerji var. Haklı mıyız?
CE: Gerçekten kabul ettilerse ne mutlu bana! Sinemamız çok güçlü, çok değerli yönetmenler ve sinemacılar var. Burada üretmeye devam etmek istiyorum ve buradan kopmak gibi bir derdim yok. Burada yaşayan bir kadın olarak buraya ait hikayeleri anlatmak istiyorum. Ama farklı dillerde ve kültürlerde okuduğum için, yurt dışındaki hikayeler de ilgimi çekmiyor değil. Dünyadaki farklı sinema dillerinin küreselleşmeye başladığını hissediyorum, çeşitlilik de buna paralel olarak artıyor. Yabancı bir oyuncu olarak artık yurt dışında daha rahat iş bulabiliyorsunuz. Farklı deneyimler elde etmek istiyorum, onların beni geliştireceğine ve bana yeni ufaklar açacağına inanıyorum.
MA: Vizyon sezonunda bir anda birden fazla filmde seni görüyoruz. Kız Kardeşler, Kara Komik Filmler, Kronoloji... Bu kadar talep görmeni neye bağlıyorsun?
CE: Sadece çok şanslı bir sene oldu. Üç filmi de çok farklı zamanlarda çektim aslında, ama şansıma hepsi aynı dönemde çıkıyor.
Röportajın devamı XOXO'nun yeni sayısında. XOXO The Mag'i Sonbahar/Kış 2019-2020 sayısı burada.
KATEGORİ
SANAT
TARİH
19 ARALIK 2019
ETİKETLER