1- Moda endüstrisinin doğumundan beri var olan rekabete ayak uydurmaya ve oyunu kuralına göre oynamaya ant içmek.
2- Endüstrinin çizdiği görünmez sınırlara ve kısıtlamalara uygun adımlar planlamak.
3- Sürdürülebilirlik unsuruyla yakın ilişki içinde bulunmak.
4- Etnik bir kültürel geçmişe sahip olunsa da mutlaka moda başkentlerinden birine kapak atmak.
5- Prestijli moda yarışmalarında dereceye girmek ve mümkünse kazanan olmak.
6- Ünlü bir tasarımcının ya da modaevinin çatısı altında vakit geçirmek.
7- Ehemmiyetle, alışılagelmiş podyumun dışında bir yerde bir defile gerçekleştirmek.
8- Saygın bir yayına röportaj vermek. Tüm bu şartlar yerine getirildiyse, dosyaya dahil olabilirsiniz…
Röportajlar: Batuhan Çetin
EFTYCHIA
Eftychia, sınır sözcüğü sana ne çağrıştırıyor?
2019 yılındayız... İnsanların düşüncelerinde bile herhangi bir sınır olmamalı. Dünya gelişirken hepimiz bir olmayı ve ayrılmamayı hedeflemeliyiz. Ben seçkin sınıftan ya da özel bir kulübün üyesi falan değilim. Ben Yunanım, Avrupa'nın farklı şehirlerinde okudum ve yaşadım, şu an Londra'da yaşıyorum; sınır diye bir şey olduğuna inanan taraftan değilim.
Erkek silüetleriyle kadınsı hatları ön plana çıkarıyorsun...
Dişilik nasıl hissettiğindir, ne giydiğin değil.
‘Tomboy’ terimini sözcüklere dökmeni rica ediyoruz...
Öncelikle, yarattığım kadın figürünü bir ‘tomboy’ olarak yorumlamıyorum. Aksine, bu figürün feminen bir tavrı olduğunu söyleyebilirim, ki Eftychia’nın kalıplaşmış feminen ve kadınsı normlara ayak uydurmak gibi bir gayesi de yok... Kendimi ya da markamı bu terime pek de yakın hissetmediğimi söyleyebilirim.
Fotoğraf: Flora Karamolegkou
KHAORE
Raineth, Wei Hung, sınır özcüğü sizin için ne çağrıştırıyor?
Yalnızca bir sözcükten ibaret olduğunu... Küreselleşmekte olan bir markayı etnik kökenlerimize sadık kalarak daha ileriye taşımayı hedeflerken, sınır sözcüğünün anlam olarak önünüzde duran bir engeli temsil etmekten başka etkisi yok.
Kazanan olmak gelecek hedeflerini de etkiliyor mu?
Kesinlikle evet. ANDAM sürecinde aksesuar dalında birinci seçilmek gelecek hedeflerimizi gerçekleştirme konusundaki isteğimizi perçinledi ve Khaore’nin ileriye dönük planlarını hızlandırdı. Artık markamızın gidişatı konusunda daha kararlı ve azimliyiz.
Üretim aşamanızda hep aynı ekiple mi çalışıyorsunuz?
Söylediğimiz gibi, Khaore halen büyümekte ve gelişmekte olan bir marka. Bu yüzden henüz tam anlamıyla kemikleşmiş bir kadromuz mevcut değil. Her yeni koleksiyonla yeni hikayeler yaratmaya, farklı teknikler uygulamaya ve farklı materyalleri deneyimlemeye uğraşıyoruz. Durum böyle olunca da, her ne kadar kemik kadronuz olsa da, koleksiyonun hazırlık sürecinde işe hep yeni birileri ya da yeni şeyler ekleniyor.
KOCHÉ
Christelle, sınır sözcüğü sana ne çağrıştırıyor?
Sınırlar, sadece kültürler ve ülkeler arası sembolik birer limit görevi görüyor. Onları birer geçit ya da özgün haberleşme şekilleri olarak algılamayı seviyorum. Birbirleri arasında bir değiş tokuş kolaylığına sahipler. En azından ben öyle düşünmeyi seviyorum ve bunu pozitif bir durum olarak görmeyi tercih ediyorum. Fakat ne zaman işin içine korunma güdüsü veya mecazi bir çit girerse, bireyi kendi kimliğinin gerisine ittiğini düşünüyorum ve o vakit sınırlardan nefret ediyorum. Sınırlar gerekli, evet, ama kabul etmek gerek ki, onlar da zamanla yer değiştiriyor. Modada bu değişim daha da fazla hissediliyor. Aslında sınırlar tüm insanlık tarafından sürekli göz ardı edilip tekrar tanımlanıyor...
‘Parizyen’ sözcüğü hakkındaki hislerini öğrenebilir miyiz?
Bu sözcüğün büyük hayranı olduğum söylenemez... Hiçbir zaman bir ‘Parisli’ gibi hissetmedim. Londra, Milan, Antwerp gibi şehirlerde yaşadım, birçok kez Tokyo ve Şangay'da bulundum. Paris’i seviyorum ama kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum. Umarım kendilerini bu sözcükle bağdaştıran kişiler, dünyanın aşırı çeşitliliği ve karmaşıklığına kendilerini açacak kadar bilgedir...
LECAVALIER
Marie Eve, sınır sözcüğü sana ne çağrıştırıyor?
Aşılmaları gerektiğini...
Bir yarışma kazanmış olmanın etkisi hızla kaybolan bir mutluluk mu?
Bu durum benim için bugün bile gerçek dışı. Bir yarışma kazanmış olmak... Kazanmanın verdiği öz güven ve maddi destek, daha ileri gitmek ve sektörün içine iyiden iyiye girmek için ihtiyaç duyduğum itici güçtü. Bu açıdan Hyères Festivali’ne ve Haider Ackermann'ın da içinde bulunduğu jüriye gerçekten müteşekkirim.
Küresel moda sahnesindeki rekabet korkutucu olduğu kadar motive de edici mi?
Evet, kesinlikle öyle. Hatta belki de en motive edici güç. Markanızı nasıl sunacağınızı ve onu hangi yollardan satacağınızı öğrenebilirsiniz. Sektörün karar mercileriyle tanışabilirsiniz, aynı zamanda da sizin gibi, sizi anlayan ve en az sizin kadar mücadele eden diğer genç tasarımcılarla bir araya gelebilirsiniz. Küresel saha, ayrıca basının ve insanların da dikkatini markanızın üzerine çekmek için iyi bir tercih.
TUULI-TYTTI KOIVULA
Tuuli, sınır sözcüğü senin için ne çağrıştırıyor?
Somut sınırların varlığına inanmıyorum ama insanların kendi içinde ve zihninde oluşturduğu soyut sınırların varlığı yadsınamaz bir gerçek. İşin kötüsü, dediğim gibi, bunları biz insanlar yaratıyoruz. Kendi adıma konuşmam gerekirse, ben bir resim çizerken bile çizdiğim sınırların dışına çıkan biriyim.
Seni fark etmemizi sağlayan mezuniyet koleksiyonundan bize biraz bahseder misin?
Tüm koleksiyonun hikayesi düşüncelerim ve hislerimin derinlerine dalarak başladı... Araştırma yapmayı her zaman fazlasıyla kişisel bir durum olarak gördüm. Düşüncelerim ve araştırmalarım sonucunda ilhamımı büyükannemden, onun evinden, Balkanlar’a yaptığım yolculuktan ve biraz da Marie Antoinette döneminden aldım. 13 çocuğa annelik yapan, ayağından çıkarmadığı kauçuk botları ve boynuna doladığı atkısıyla taşıyabileceğinden çok daha fazlasını göğüsleyen babaannemin hayatından kesitleri koleksiyonuma taşıdım. Tasarımların renklerini de babaannemin evinin renklerine uygun olacak şekilde belirledim. Tüm bu detaylar üzerinde yoğunlaşırken de terkedilmiş bir evde, kendini Marie Antoinette olduğuna inandıran ve kendisi için plastik poşetlerden, masa örtülerinden kıyafetler yapan yaşlı bir kadının hikayesini yarattım. Kısacası, koleksiyonuma baktığınızda tuhaf bir babaaane figürüyle karşı karşıya kaldığınızı hissedip, birkaç garip dakika yaşayabilirsiniz...
Dosyanın devamı XOXO The Mag'in Sonbahar/Kış 2019-2020 sayısında. Buradan ulaşabilirsiniz.
KATEGORİ
MODA
YAZAR
BATUHAN ÇETİN
TARİH
13 OCAK 2021
ETİKETLER