"XOXO The Mag'e nasıl ulaşırız, dergiyi nereden buluruz?"
soruları arttıkça biz de
cevaplarımızı artırmaya karar verdik.
Bugüne kadar dağıtım noktalarından
eriştiğiniz XOXO The Mag, satışa özel
kapağıyla, artık aynı zamanda seçkin
satış noktalarında ve online satışta.
Grubun beyni ve şimdilik tek üyesi Eren Bagi’yleydik.
PAYLAŞ
Evdeki Saat’in ‘Uzunlar’la kulaklara girdiğini, hatta mırıldanmalara sebep olduğunu biliyoruz. Grubun arkasındaki adam Eren’le hem kendi müziğinden, hem kafasının içindekilerden, hem de dış dünyada olup bitenlerden bahsettik. Röportaj: Alican Öyke Fotoğraflar: Gökhan Polat Selam Eren, bugünlerde en yoğun hissin ne? Umutluyum ve keyifliyim. Parçanın çıkmasıyla beraber gelen geri dönüşler beni güzel bir havaya soktu.
Evdeki Saat’i çok az tanıyoruz. Grubun tarihinden biraz bahseder misin? Evdeki Saat, Bursa’dan okul arkadaşlarının oluşturduğu bir gruptan tek kişilik bir projeye doğru evrildi. 2014’te bir rock grubu olarak başladı ve bu zamana kadar 10’dan fazla eleman değişimi oldu. Zaman içinde o grup imajının ve çıkardığımız seslerin hayalimdeki kimliğe uygun olmadığını gördüm. Zaten gruptaki ayrılıklar da kendiliğinden gerçekleşti. Ancak bu böyle kalmayacak, özellikle performanslar için yeni bir kadro üzerine çalışmaktayım. Bu arada kafamız karıştı. Grup kaç kişiden oluşuyor? Aslında grup şuan tek kişilik ve o tek kişi de benim. Sahne ekibiniyse pek yakında açıklayacağım.
Müziğinin hem ciddi hem komik hem de dans edilebilir olduğunu düşünüyoruz. Doğru mu? Kesinlikle doğru! Büyük çoğunluğun olduğu gibi, benim parçalarım da genelde aşkı konu ediyor. Ama söz yazarken gerçekten özenli olmaya çalışıyorum. Deyim yerindeyse; haybeye şeylerden öylesine bahsetmekten kaçınıyorum.
Kısmen akustik olarak tanımlayabileceğimiz bir sound’la yola çıktın. Ancak en son yayınladığın ‘Uzunlar’la beraber disko dolaylarına biraz daha yaklaştın. Gelecekteki işlerinde benzer bir yol izlemeyi düşünüyor musun? Evdeki Saat, insanları harekete geçiren parçalar üzerine daha çok yoğunlaşacak. Buna dair ilginç bir çıkış noktasından bahsedebilirim, hatta bir çeşit aydınlanma anından… Yakın zamanda, peş peşe Edis ve Mac DeMarco konserleri izledim. Bir DeMarco hayranı olarak Edis konserini fersah fersah ilerde bulduğumu söylemeliyim. İnsanları gerçek anlamda eğlendirebilmek, anın içinde keyifle kaybolabilmelerini sağlamak, müzikten fazlasını gerektiriyor diye düşünüyorum.
Müzikte samimiyetin tarifi ne? Bence öncelik birinci elden çıkmasıdır. Ya da o hissin kaybolmamasıdır. Duyduğunuz müzik, o müziği yapan kişiyle aranızda bir köprü kurabilmelidir. Bazen çok iyi bir prodüksiyon ve teknik imkanlar bile samimiyeti sağlamakta başarılı olamıyorlar.
Karaköy ya da Kadıköy sound diye bir şey var mı? Bence yok ama neden bahsedildiğini anlayabiliyorum, aynı ‘üçüncü yeniler’ gibi. Mesela benim için ‘Kadıköy sound’ tarifinin kullanıldığını biliyorum. Ama bu iki tanımın da ayırt edici özellikler barındırdığını düşünmüyorum. Mülayim Punk nedir? O aslında yakın arkadaşlarımla iletişim kurduğum bir sosyal medya kimliği. Komik şeyler paylaşıyorum, bazen de anaannemle fotoğraflarımı paylaşıyorum. Ayrıca buradan duyurmuş olayım; sıradaki albümümün ismi.
Biraz da ‘Mükemmel’den yola çıkarak soruyoruz; 90’lar Türk popu seni ne yönde etkiledi? 90’lar Türk popundan da fazlasından bahsetmek gerek. Türkçe müzikten genel olarak ilham alıyorum. Mikrotonal kullanımlar, nameler ve benzeri motifler doğru yedirildiğinde her zaman parçaları güçlendiriyorlar.
Türk müzik tarihinde iz bırakmış en önemli müzik akımı hangisi? Bence 70’ler. Psikedelik akımın Anadolu ezgileriyle buluştuğu dönem olarak düşünebiliriz. Müzik listeleri ve istatistikler senin için ne ifade ediyor?
Rakamlar aslında herkes için bir şeyler ifade ediyor. Müzik yapan insanın en basit dertlerinden biri de listelere girmek. Malum, günümüzde Spotify listelerine girmek önemli bir olay. Tanınmanızın, meşrulaşmanızın bir çeşit sembolü. Ama maalesef bu ‘rica minnet ekolü’ listelere de bulaştı. Bu listelerin değere binmesi, birilerinin ricasıyla listelere giriş yapabilmeyi de beraberinde getirdi, dolayısıyla bazen gerçeği yansıtmıyorlar. Bir yandan dinlenmesi çok olan ama konseri boş geçen müzisyenlerden biri olmak da istemem. Yıllar sonra bir gün müziği bıraktığını varsayalım, geri dönmen için gerekir?
Zor soru. Sanırım çok değişik bir projeyle geri dönmeliyim, ‘bu adam ne yapmış ya?’ dedirtebilmeliyim. Konserlerini merak ediyoruz. Yakınlarda bir konser var mı? Şu sıralar hızlıca grubu toparlayıp, sahnelere atılmak peşindeyim. Lansman konserinin ardından tüm yaz etkinliklerinde yer almayı planlıyorum.
JW Anderson’ın kurucusu ve Loewe’nin Kreatif Direktör’ü Jonathan Anderson’ın yükselişi hız kesmiyor. Erkek kıyafetleriyle başlayıp kadın tasarımlarına varan serüvenin tanığıyız.