Şehirlerin şarjı genellikle bitmez demiştik, hatırlarsınız. Otomobillerinizin de öyle. Çünkü kuvvetle muhtemel aracınız ya benzinli ya dizel. Hayır, elektrikli araçlarla ilgili kamu spotunuz ayağınıza gelmedi. Amaç, sadece kulağınıza karpuz suyu kaçırmak.
Otomobil kullanma, hatta daha doğrusu, ilk etapta satın almayla ilgili tercihleri, öncelikleri, check list’leri art arda sıralamaya kalksak, birkaç bölümlük bir yazı dizisine sizi buyur etmemiz gerekirdi. Şehir içi, uzun yol, günlük, seyahat amaçlı, aile için, adrenalin dostu yalnızlık arkadaşı diye listeyi uzatabiliriz. Ama biz biraz daha sınırlı tutmak istiyoruz ve hakkında belki de en az bilgi sahibi olunan bir akımdan dem vuruyoruz: Elektrikli otomobiller.
Şimdi oradan çoğul ekini de kaldıralım ve modeli biraz daha özelleştirelim, MINI Electric diyelim ve #YepyeniBirAkım hashtag’ini de şuraya ekleyelim. Yok, logoyu biraz daha büyütmeyelim.
MINI Electric’in vaadi, kullanıcısına ayak uydurmak, uyum sağlamak ve hatta ona yetişmek gibi görünse de aslında değil. Onun ilk etapta vaadi, aslında doğru kullanıcıyla tanışmak. Kendisini, özelliklerini, artılarını, eksilerini anlayan ve onu hayatına dahil etmeye hazır bir sahiple. Verebilecekleri, gün boyu partnerlik, doğaya duyarlı tüketim araçları, ekonominize destek, yüksek performans ama aynı zamanda denge ve kontrol, iç sesinizi dinleyebilmeniz için yeterli ortam sessizliği...
Ve MINI Electric’in bir artısı daha var: Sarı. Sarı işte, övülmeye gerek duymayan ve otomatik enerjinin sebebi, sarı.
Şimdi bu sürüş keyfine bir de kaçış keyfi ekleyin ve şehrin en uzak köşesine doğru direksiyonu kırın. Merak etmeyin, geri dönmeniz çok zaman almayacak.