Bu aralar her şeyimiz ne kadar kısıtlı değil mi? Vaktimiz, nakdimiz, sabrımız, planımız, ümidimiz. Haşa, moral bozmuyoruz. Pandemi sürecinin getirdiklerine alıştık bile.
Bir süreliğine kahvemizi evde demliyoruz. Fırınların açık olması zaten lehimize ama evde ekmek yapmak konusunda da artık ustalaştık. Hiçbir arkadaşımızı ya da akrabamızı delicesine özlememenin ve üzülmemenin de yolunu bulduk, görüntülü konuşmalar artık hayatımızın bir parçası. Evdeki eşyaların yerini değiştirerek spor yapıyoruz. İşe gelmesek olur mu? Gelmesek derken yani konusunu açmasak? Biraz nüktedanlıkla beraber neyse ki ona da alıştık. Nitekim evden çalışmanın artılarına odaklanıyoruz. Kedi, kahve, battaniye rahatlığına kendimizi teslim etmeksizin klavyemize odaklanıyoruz.
Peki tüm bunları niye anlattık? Az kaldı demek için. Pandeminin bize bıraktığı alışkanlıklarımızı da alıp, tekrardan eski hayatımıza döneceğimiz günler, yakın mı değil mi bilmiyoruz ama gelecek, onu biliyoruz. Eski hayatımız bıraktığımız yerde durmuyor olabilir, ama yenisini inşa etmek de bizim elimizde.
Yeniden hayata döndüğümüzde şehir duraklarımız bıraktığımız yerde duruyor olacaklar. Buna da emin gibiyiz. Kaybettiğimiz hız, otomobilimize atladığımız an geri gelecek, düşünsenize.
Kahvaltıya adalara gitmek zor gelecek belki ama Moda her zaman yakınımızda. Öğle yemeği için ver elini Avrupa Yakası. Arkadaşlarla çay saati için Kuruçeşme, akşam yemeği için Bebek. Gece kayıntısı yapacaksak bile, ona da üşenmeyip kontağı çevireceğiz galiba ve direksiyonu Hisar’a doğru kıracağız belki de.
Şehrin ayağınızın altından en kısa sürede, hızla ve keyifle kayması dileğiyle.